Aklımı kaçırmamak için yaptığım bazı şeyler
Eğer bu gündemde üretemediğiniz için kötü hissediyorsanız yalnız değilsiniz.
Bu süreçte o kadar fazla yazı yazdım ki. Hep gündemle ilgiliydi. Belki yazdıkça omzumdan yükler biraz azalır nefes alırım sandım ama hep daha çok nefesim daraldı. 19 yaşımı yazdım. Ülke gündeminde yaratmanın ne kadar zor olduğunu yazdım. Hafıza üzerine yazdım. Sonra sildim :)
Bugün aklımı kaçırmamak için yaptığım bazı şeyleri yazmaya karar verdim.
Holding Space For Yourself
Holding Space kavramı aslında yurtdışında wellness meselelerinde kullanılan bir kavram. Ben alan açmak diyorum doğrudan çevirisi olmasa da sanki karşılığı bu gibi geliyor. Yetişkin hayatlarımızda çocukken hissettiğimiz o koşulsuz koruma, ilgi ve destek hissini kaybedebiliyoruz. Holding Space ise bir başkasına bu desteği yeniden sunmak anlamına geliyor. Yani aslında yargılanmadan, acele etmene gerek kalmadan, performans kaygısı yaşamadan, düzeltme çabası olmadan var olabilmek için bir alan yaratmak, başkalarına alan açmak.
Ben bunu Sungirl Club’da başkaları için yapmaya çalışıyorum. Ama özellikle bu gündemde kendime de uygulamaya özen göstermeye başladım. Çıkış noktam da tekrar çocuksu güveni hissedebileceğim anlar yaratmak. Sabahtan akşama kadar aldığım negatif haberler, sinir, nefret. Nefes alamayacak hale gelmek. Sanki basit fonksiyonlarımı kaybetmişim gibi hissediyorum.
Size bir kaç soru: Çocukken hissettiğiniz koşulsuz koruma, sevgi ve ilgi hissini tarif edebilir misiniz? Bu birinin sizin üstünüzü örtmesi veya saçınızı okşaması kadar basit eylemler olabilir. Yetişkinken bu hissi yaşadığınız alanlar/eylemler var mı? Bu hisleri yaşamak için yetişkin hayatınızda neler yapabilirsiniz?
Feminist Siniri
Feminist rage de diyebiliriz :) Bana iyi geliyor. Yazarken bile komiğime gidiyor aslında ama duygu regülasyonumda önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz ay Yaratım Atölyesi isminde bir derse başladım. Sanat tarihini kimin yazabildiği, kadın sanatçıların nasıl sistematik olarak dışarıda bırakıldığına dair sanat sosyolojisi ve alternatif sanat tarihi karışımı bir teorik dersin ardından her hafta o günün temasına göre bir pratik yaptırıyorum. Tahmin edersiniz ki her hafta feminist sinirim ortaya çıkıyor. Bu sinirin çıkması için dersi beklememe gerek yok başta futbolcularımız sağolsun…Ama her hafta hepimizin aşina olduğu tarihteki yalanları ortaya döküp görünmeyenleri göstermek beni çok tatmin ediyor.
Kadın sanatçıların tarihi üzerine okumayı herkese tavsiye ederim.
Yaratmak
Eğer bu gündemde üretemediğiniz için kötü hissediyorsanız yalnız değilsiniz. Özellikle işiniz yaratmaktan, üretmekten geçiyorsa ve kendinizi tıkanık hissediyorsanız, geleceğin belirsizliği sizi bir balon gibi yutuyorsa yalnız değilsiniz.
Ben burda yolu alanım olamayan malzemelerle yaratmakta buldum. Elime kil alıp bir şey üretmek istemiyorum çünkü kafamda düşünce akışı şöyle ilerliyor: “Üretsem satmak için paylaşmam gerekecek ama gündemde bir şey de paylaşmak istemiyorum ama bir yandan para da kazanmam lazım. Görünür olmadan üretsem de bana dönüşü olmuyor. Bir şeylere vicdan azabı duyuyorum ama sanırım vicdan azaplarım birbirine karıştı…”
Sonuç: tıkanıklık.
Halbuki benim ateşim yaratmak. Bekleme Salonu’nu açma sebebim de oydu. Çok tükenmiştim ve yazı yazmak beni geren, korkutan bir alan değildi çünkü herhangi bir iddiam yoktu. Yazı yazarak üretmek benim tıkanıklığımı çok açtı.
O yüzden şimdi de suluboya yapıyorum. Hem de kafama göre soyut, sadece renklerle oynadığım, hiç bir beklentim olmadan sadece o an ne yapmak istiyorsam. Figür yok, benzetme derdi yok. Ateş harlanıyor, alevler gözüküyor. Eğer benzer bir tıkanıklık yaşıyorsanız daha önce çok da keşfetmediğiniz bir alanda çocuk olmaya izin verebilirsiniz.
Ayrıca hep tüketen tarafta olmaktansa üretmek o kadar iyi geliyor ki insana!
Uyaranlara ara vermek
Sabah ilk iş telefona bakmak. Sabah sayfaları yalan oldu. Gözümü açar açmaz gündemi yakalamak istiyorum. Gençlerden serbest bırakılan oldu mu, yeni bir kötü haber var mı…Sonra tabi akşama kadar şişiyorum da şişiyorum. Akşam tencere tava sesini duyar duymaz telefonumu ya rahatsız etme moduna alıyorum ya da uzak bir yere koyuyorum. Telefondan uzak, ilham bulabileceğim şeylere bakıyorum. Çoğu zaman Yaratım Atölyesindeki derslerim için okumalar yapıyorum.
Eskiden kızardım her şeyi çok çabuk unutan bir milletiz diye. Ama aslında hep yastayız o yüzden belki de. Düşünüyorum normali, anormali ne, bu yolun sonu var mı…Sonu var mı bilmiyorum ama uzun bir yol olduğu kesin. Nefes alacak alanlar yaratmazsak bu yolda koşulmaz. Eğer siz de benim gibi kaos anlarında kendi temel ihtiyaçlarını en arka plana atan, kendine dinlemek için zor izin veren biriyseniz bu yazı bir “dur, kendine bak ve devam et” mesajı olsun. Yormak ve yorulmak da politik oldu bu ülkede.
Sevgiler
Bade
Giderayak köşesi
12 sene öncesinin anısına dünyadan farklı parkları 1dklığına izleyelim.
Farklı dillerde nasıl “miyav” deniliyor merak ediyorsan…ediyorsundur
Dünya üzerinde en çok görülen rüyalar (yılandan emin olamadım)
Ya suluboya gerçekten öyle iyi hissettiriyor ki gerçekten katılıyorum bende yapmayı çok seviyorum özellikle üzgun veya kaygılıyken kafamı toplamaya çok yardımcı oluyo.
Cok iyi geldi bu yazi. Tesekkurler