Bir çok insanın kütüphanesinde olan, defalarda başlanıp yarıda bırakılan, doğru zamanı bir türlü bulunamayan o kitabı sonunda tamamladım. Bahsettiğim kitap Julia Cameron’ın Sanatçının Yolu isimli kitabı.

Hiç bilmeyenler için minik bir özet geçeyim. Bu kitap 12 hafta boyunca içinizdeki sanatçıyı yani aslında içinizdeki çocuğu beslemeniz, ortaya çıkarmanız için size farklı görevler veren, bu konuda hem düzenli alışkanlıklar kazanmanızı hem de yeni pratikler keşfetmenizi sağlayan bir ödev kitabı aslında. Kitaba kendinizle yapacağınız bir sözleşme ile başlıyorsunuz. Her haftanın teması ve ödevleri farklı. Haftanın sonunda da minik bir rapor kısmı var. Ödevler yazı çalışmalarından bazen de fiziksel aktivitelerden oluşuyor. 3 ay boyunca bir rehberiniz var gibi düşünebilirsiniz. Ama kitabı alanların arasında şöyle muhabbetler de olabiliyor: “hangimizin rafında daha uzun süre beklemiştir? benim 5..benim 8 sene..”
Benim sanırım bu 4. teşebbüsümdü. En fazla 5. haftaya kadar gelebilmiştim. Bu sefer tamamlayabilmemin en büyük sebebi bunu bir grupla yapıyor oluşumdu. Kendine Ait Bir Oda bünyesinde Yasemin’in önderliğinde bir grup kadın her çarşamba buluşarak takip ettik kitabı. Bazı egzersizleri birlikte yapmak, birbirimizin deneyimlerini dinlemek çok besleyiciydi. O yüzden başlamayı düşünenlere bir grupla yapmayı kesinlikle öneririm.

Peki neden Sanatçının Yolu’na başlamak ve bitirmek bu kadar zor?
Bunun cevabı aslında çok basit: kitap kendinizle vakit geçirmeniz, kendinizi öncelemeniz ve kendiniz üzerine düşünmenizi istiyor. Yani aslında çoğumuzun arka plana attığı, ertelediği mevzular. Günlük hayatta yaşadığımız onca stres ve görev varken ilk ertelediğimiz kendimiz oluyoruz (siz böyle değilseniz harika bu yoldan devam). Oturup kendimiz hakkında bir kaç sayfa yazmak, buna zaman ayırmak tüm hengamenin yanında lüks gibi geliyor. Kendine bu zamanı yaratmak isteyenler için kendi deneyimimi paylaşmak isterim.
“İleri Yaratıcılığa Giden Spiritüel Bir Yol”
Kitabın kapağında böyle yazıyor. Hemen bi itiraf: Ben 6-7 sene önce daha Sanatçının Yolu’na teşebbüs bile edememişken bu spiritüellik meselesinden itilmiş, kitabı küçümsemiştim. O yüzden bence kitaba başladığınızda aslında kafa yapınızın oyuna, tesadüflere ve teslimiyete yakın olması gerekiyor.
Spiritüellik kavramıyla ilişkim zaman içinde çok değişti ve şu anda aslında başıma gelenler, önüme çıkan fırsatlar ve tesadüfleri yorumlamak benim için bir spiritüellik oyununa dönüştü. Oyun demeyi seviyorum çünkü o zaman hem oyunun kurallarını çözüp hem de kendi kurallarımı ekliyorum gibi hissediyorum. Kitap hem kendinizi hem de etrafınızı dinlemenizi, görmenizi istiyor. Spiritüelliğini oradan aldığını düşünüyorum.
Beni etkileyen ne oldu? Nasıl devam edebildim?
Julia her haftayı o kadar zekice yazmış ki her hafta neye ihtiyacım varsa, aklımda hangi sorular varsa sanki oturmuşuz konuşuyoruz gibi onları çıkardı karşıma. İkinci haftayla başladı büyülenmem. Uzun süredir terapide içinden çıkamadığım sorunun cevabını şak diye karşımda buldum. O anda kafamda yanan ampullerin sayısını sayamam bile. (Narsistleri hayatına çekenler 2. haftaya baksın :)) Özellikle tıkanmış bir sanatçı olarak kendimi tanıdım, ne hissediyorsam satırlarda onları buldum. Hem de öylesine gerçekçi bir şekilde yazmıştı ki bazen rahatsız bile oldum gerçeklerden. Kendimi sabote edişlerim, sebepleri, bir sonraki adımda kafamda oluşacak düşünceler…Julia beni mi izliyorsun hayırdır ya?
Bir yandan da aslında hiç yalnız olmadığımı gördüm. Demek ki bunları başkaları da yaşıyor, kafamdaki sorular da bariyerler de bana özgü değil. Bu his de iyi geldi.
Bence Julia yaratmaya, sanatçı olmaya, başarıya dair bize öğretilen her şeyi tekrardan sorgulatıp sakince omzumuza pıt pıt yapıyor. Çocukluğumuza indirip kalıplaşmış yargıları oralardan çıkartıyor. Yaratıcılık anlamında kendime yüklendiğim ne mesele varsa, yüklenme biçimimden de başlayarak bir sürü şeyin içini boşaltmama ve sakinlememe yardımcı oldu bu kitap. Bir yandan da öfke, kaygı gibi duygulara başka bir gözle bakmanızı, kimi zaman bir yakıta kimi zaman bir haritaya çevirmenizi sağlıyor. Kendinizi sanatçı olarak tanımlamıyor olabilirsiniz ama mükemmeliyetçilik, performans kaygısı, başarı, yetersizlik kavramlarıyla hiç bir derdiniz olmadığını söyleyemezsiniz bence. Aslında kitap bunlar hakkında.
Ama tabii ki kitabın sizin için işlemesi sizin buna açık olmanızla alakalı. Yoksa okuduklarınızın hiç bir karşılığı da olmayabilir. Dertleri bitirip, sizi yeni bir insan yapmıyor. Hap gibi iyi de gelmiyor. Ama içinizde bir şeylerin çözülmesine yardımcı oluyor.
Başlamayı düşünenler için benim de öncesinde kafamda olan bazı soruları 12 haftanın sonunda kendimce cevaplamak isterim.
Bu kitaba başlamam için sanatçı mı olmam gerekiyor?
Kesinlikle hayır. Şu anda aktif olarak sanat yapmıyor olabilirsiniz ama çocukken illaki yaratıcı bir eylemden keyif alıp kendinizi ifade etmek için sanatsal bir yola başvurmuşsunuzdur. Belki sınıf arkadaşlarınızla dans koreografileri ya da drama oyunları uydurmuş, bebeklerinize kıyafet dikmiş, oyun hamurundan yalancı yemekler yapmışsınızdır. Şu anki halinizi değil de çocuk halinizi hatırlamaya gönüllü olarak bu yola girmeniz lazım.
Bu kitaba başlamak için illa tıkanıklık mı yaşamak gerekiyor?
Bence hayır. Yaratıcı tıkanıklıklara kesinlikle çok iyi geliyor çünkü arka planını anlamaya, çözmeye başlıyorsunuz. Ama bunun için illa tıkanık bir döneminizde olmanız gerekmiyor. Her dönemde yaratıcılığı besleyecek bir kitap.
Ödevler için ne kadar zamana ihtiyacım var?
Haftalık yazı çalışmaları aslında bir akşam oturup tamamlayabileceğiniz çok zaman almayan ödevler. Bence esas 2 temel etkinlik sizi zamansal olarak planlı ilerlemeye itiyor: Sabah Sayfaları ve Sanatçı Buluşması. Sabah sayfalarını daha önce şu yazımda anlatmıştım. Bana gerçekten iyi gelen ve etkisini çok gördüğüm bir yöntem. Sabah ilk iş yapmanız ve her sabah buna yarım saat ayırmanız günlük rutininizde değişiklik yapmak, belki uykudan çalmak demek. En lüks gelebilecek görev bence bu. “Ben zaten zar zor kalkıyorum kendimi metrobüse atıp ofise gidiyorum bir de sabah sabah 3 sayfa mı yazacağım” diyebilirsiniz. Ama aslında bu lüksü, fedakarlığı kendiniz için yapıyorsunuz. Sabah sayfalarını yapmayan bilmez gücünü :)
Sanatçı buluşması ödevini ise her hafta kendinizi date e çıkarmak gibi düşünebilirsiniz. Bu bir kırtasiyeye gidip kalem defter karıştırmak da olabilir tek başına sinemaya gitmek de. Kendinizle yeniden bağ kurmak için çok güzel bir yöntem bence.
Eksileri
Çeviri: Maalesef çevirisini kitabın eksilerinin başına koymam gerekiyor. Yani özellikle 1. haftaya gelene kadar olan giriş ve açıklama kısımları sanki Google Translate üzerinden çevirilmişçesine kötü. Türkçesini asla anlamayıp İngilizce pdfini bulup karşılaştırdığım yerler oldu. Kitabın kaçıncı baskısı bilmiyorum ama 30 senelik kitap yazıktır bu çeviriye.
Bazı anektodlar: Julia yer yer anlatmak istediği meseleyi insanların yaşadığı olaylar üzerinden örneklendiriyor. John bir senaryo yazarıydı…Mary bir pasta şefiydi falan gibi. Sıkıntıdan mahvoldum her birinde. Sanki kitap bir anda dublajlı TLC programına dönüyor gibi. Bilmiyorum sadece ben mi oralarda sıkıldım.
Zaman aşımı: Bu aslında bir eksi değil ama beni kendi içimde düşündüren bir şey. Julia kitabı 1992de yazmış haliyle sosyal medyanın olmadığı bir dönem. Mesela haftaların birinde okuma-ma üzerine bir ödev var. O hafta hiç bir şey okumamanızı istiyor. Ama bu artık etkili bir ödev değil. Kitap okuyup okumama günlük hayattaki uyarılmalarımız arasında minicik bir yerde kalmış durumda. Sosyal medya detoxu olarak da dönüştürülebilir tabii ki.
Aranızda Sanatçının Yolu’nu yapanların (başlayan, ortasında olan, bırakan, bitiren hiç fark etmez) deneyimlerini de merak ediyorum.
Bu sefer yazıların arasını çok uzun tuttum. Ama bir sonrakinde böyle olmayacak. Yazmayı özlemişim.
Bir sonraki randevuda görüşmek üzere!
Sevgiler
Bade
Kitabı ben de çok severek okudum, pratiklerini de severek yaptım fakat sonda yazdığınıza katılıyorum. Bu pratikler günümüze yönelik düzenlense ve yeniden çemberler kurup bunu birlikte yürütüp haftada bir görüşsek çok daha etkili olabileceğine inanıyorum.
Ben 2021-2024 arası düzenli sabah sayfaları ve sanatçı buluşmasına devam ettim ve gerçekten beni mutlu eden bir aliskanlikti, kitap raporlarım olan 3 ayrı döneme ait defterimlerim var ve o alternatif hayatlardan takıldıgim sobatjcilara, herşeyin her dönem nasıl değiştigine şaşırılıyorum . Ortaokul gunluklerimi de yazan ben miydim gerçekten diye şaşırmam gibi
Ben de hep berber bir grupla yapmayı isterim aslında tekrar