“Güneş Kız, içimizden gelen doğal yaratıcılığımızı ve onu yeniden keşfetmemizi temsil ediyor. Çocukluğumuzda bıraktığımız, düşünmeden özgürce üretme deneyimini yeniden keşfetmeyi ve onunla barışmayı, her zaman içimizde olan o güneşi ortaya çıkarmayı anlatıyor.”
Yaklaşık 5 sene önce böyle yazmışım. Güneşkız “personal mythologies” olarak adlandırdığım serinin ilk karakteriydi. Seramik yolculuğumda kendi dilimi bulma noktasındaydım ve bana gerçekten de güneş gibi parlayarak öncülük etti. Yaratım süreci iki yazı öncesinden de anlayacağınız gibi benim hayatımın ana meselelerinin başında geliyor. 5 sene sonra Güneşkız’ı yeniden canlandırmanın, sizinle yakından tanıştırmanın vakti geldi.
Size biraz Güneşkız’ın doğuşundan bahsedeyim. Ben hiç planlı, eskizli çalışan biri olamadım. Yaratım sürecim spontanlıktan geçiyor. Güneşkızı da bir gün ansızın bir tabağa çizdim. Çizdiğim anda da hikayesi oluştu kafamda. Yarattığım karakterlerle hep böyle bir bağım olduğuna inanıyorum. Heykelde de çizimde de sanki bitirdiğimde kendi hikayesini kendi yazmış gibi hissediyorum. Şey diyormuşum “aslında ruhlar bana yaptırıyor” :) Yok yok bu yazı herhangi bir dünya dışı güç içermemektedir.1 Hür irademle sanat yapıyorum :)
Güneşkız’ın herkesin içinde bir şeylere dokunabileceğini düşünüyorum. İçerisinde nostalji var evet ama yepyeni dünyalar yaratmayı, kendinle barışmayı da ifade ediyor. “Düşünmeden, özgürce üretme deneyimi”. Zamanında bir sürü ressamın çocukların sanatına neden bu kadar kafayı taktığını anlıyorum. Pervasızca üretmenin verdiği o histen büyüdükçe o kadar uzaklaşıyoruz ki. Ben de o hissi yeniden alevlendirmenin peşine düştüm.
Bir süredir eski hayatıma dair nostaljik bir takıntı içindeyim. Sanki eski Bade daha iyiydi, hayattan daha çok keyif alırdı, okuduğuyla dinlediğiyle daha kaliteliydi ve en önemlisi akıl sağlığı daha yerindeydi gibi gibi. (Mükemmeliyetçiliğin sizi nereden vuracağı belli olmuyor dostlar). Öyle bir noktaya geldim ki bu takıntı toksik bir hal almaya başladı. Eski ben olmaya çalışma gibi ulaşılmaz, arpa adım yol alamadığım bir çıkmaza girdim. Hani sürekli ilerlemeden bahsedip 80 yıl öncesinin özlemini duyan permalı teyzeler gibiyim. O yüzden kendime yeni hükümet getirdim ve yeni ve eski Bade’yi harmanlayarak beni mutlu eden şeyleri bulma politikasını yürürlüğe soktum. Siz de bakın bi güncel yönetiminizden memnun musunuz, bir şeyler değişebilir mi, pazarlıklar mı gerekir yoksa darbe mi tek çare.
Seramikçi olmama rağmen son 1 senedir seramik yap(a)mıyorum. Yaratım sürecinden uzaklaştıkça kendimden de uzaklaştım. Ama serüvenimin şu noktasında beni hayatta en mutlu eden şeylerden birinin kolektif bir şekilde yaratma deneyimi olduğunu anladım. Hoca olmayı ve seramik öğretmeyi çok seviyorum. Hoca kimliğimi bir kenara bırakıp herkesle birlikte yarattığımda ise bambaşka bir boyuta geçiyor gibi hissediyorum. Bunu fark ettiğimden beri de derslerimi daha etkinlikli, oyunlu hale getirmeye başladım. Çünkü yani neden oyun oynamayı bıraktık ki?
Şimdi işin duyuru kısmına geldik. Diğer insanların da çocuksu yaratım sürecini yeniden tadabilecekleri, kafa dağıtıp pervasız olabilecekleri, performans kaygısını dert etmeyecekleri, bir araya gelip sadece bir şeyler yaratacağımız güvenli alanlar yaratmak istiyorum. Ben gerçekten bundan mutlu oluyorum. O yüzden Sungirl Club’ı kurmaya karar verdim. Şimdilik sadece küçük çevremde, sonrası hayırlısı :) Beni yakından tanıyan insanlar önümüzdeki aylarda sizi mini etkinliklere çağırabilirim beklemede kalın. 30 yaş yeni ergenlik midir bilmiyorum ama yetişkinden çok çocuk hissetmek istediğim bir dönemimdeyim.
Herkesin içindeki güneşi ortaya çıkarması dileği ile.
Bir sonraki randevumuz ilk kadın ressamlarımızdan Melek Celal ile
Sevgiler,
Bade
Special thanks to,
Minoa’da otururken bana neden eskinin üstüne bir şeyler katmak varken eski olmaya çalışıyorsun ki sorusu yönelten canım İlayda’ya
Yılbaşı zamanı spontan bir şekilde kurabiye boyama atölyesi yaparak beni de herkesle birlikte yaratma keyfine vardıran Zeynep Azman’a
Yıllarca oyun oynama sevdasını asla bırakmayıp bana arka planda hep ilham olmaya devam eden Zeynep Altop’a, senden daha öğrenecek çok şeyim var.
Pervasız yaratma dürtüsünün peşinden koşmada heyecanıma ortak olup yeni kapılar açan Duygu’ya
teşekkür ederim ♥
Giderayak Köşesi
Dünyanın ilk müzesi bir kadın tarafından açılmış M.Ö.500
İnanılmaz bir ses arşivi
Giderayak köşesinin nereden geldiği :)
Şaka bir yana bence tüm bu delilerle, ruhlarla konuşanlarla benzer bir yaratım dürtüsüne sahip olduğum için bence bu konulara bu kadar meraklıyım. Hani ben özel biri olduğum için değil, bence çoğu insanda var bu his. Dışarı çıkarmam gereken bir yaratım gücü. Çocukken resim yapma dürtüsünün yetişkin halimizdeki kalıntıları. Elime eğer kalem aldıysam mesela duramıyorum. Toplantı notlarıma bakıyorum yarısı anlamsız çizimler yarısı toplantıda söylenenler. Sürekli kafada plan proje kurmak gibi. Bence benimle benzer hisler, dürtüler taşıyanlarınız vardır.
Güneşkız benimde seni keşfettiğim zamanları hatırlatıyor, yaklaşık 8 yıldır anne olmaya çalışıyorum ve çocuğum olursa ne olursa olsun adı Güneş olacak diyordum. Tasarımlarına bayılmıştım ama asla yetişememiştim almak için :) şimdilerde Güneş kızım oluyor, hepimize aynı anda uğramak istedi sanırım Güneşkız. Sungirl club için bir yer hakettiğimi düşünüyorum. Ayrıca biliyorsundur Damla ile nakış atölyesi yapmıştık. "Yaşayan Kadınlar Okuma Kulübü" adlı kulübünde kurucularındanım. Bir gün birlikte bir atölye yapabiliriz umarım☀️🧚♀️
Paylaşım için teşekkür ediyorum.