Böyle bir şey var. Yaratıcılıktan korkmak. Çok yaratıcı olduğunu bilip bunu açığa çıkarmaktan çekinmek (çünkü en iyisini yapamıyorsan neden yapıyorsun ki) ya da hiç yaratıcı olmadığını düşünüp kaygılanmak (kıyaslara girmek).
Bugün Sungirl Club vardı ve yaratıcılık ne demek, kendinizi en çok ne yaparken yaratıcı hissediyorsunuz dediğimde bir kaç kişi şu cevabı verdi: arkadaşlarımla geçirdiğim kaliteli sohbetler de yaratıcı hissettiğim anlar.
Bu kadar. Bu kadar basit gerçekten. O sohbet esnasındaki doyum da yaratıcılığın bir parçası.
Eğitim sisteminin ve güzel sanatların hepimizin üzerinde yarattığı bir etki var: sanki yaratıcılık resimle, müzikle, daha önemlisi YETENEKLE sınırlıymış gibi. Yaratıcılığın yetenekle bir alakası yok. Bunu kendime de söylüyorum çünkü kendimi hep yetenekli biri olarak tanımladığım için yeteneğimin olmadığı alanlarda yaratıcı olamayacağıma dolayısıyla keyif de alamayacağıma inanıyorum. İçten içe. Bir sorun kendinize yeteneğinizin olmadığını düşündüğünüz alanlarda da keyif almayı deniyor musunuz? Keyif almak demiyorum, denemek. Şans vermek.
Yaratıcılık sizin için ne demek?
Benim için yaratıcılık zamanın durduğu, iç sesimin sustuğu ve heyecanla sakinliği aynı anda yaşadığım anlar.
Peki neden korkulur ki böyle bir histen? Yeterince iyi yapamamak, komik duruma düşmek, daha önemli öncelikli işlerim var bununla zaman kaybedemem demek, yeterince özgün olmadığını düşünmek, sonucu gözünde büyütmek… Halbuki bu bir oyun aslında. Ve zamanında hepimiz bunu yapıyorduk. Salondaki minderlerden çarşaflardan çadırlar kurup, sokakta hayali senaryolarla oyunlar oynayıp, dergilerden resimler keserken. İsim şehir oynarken, bebeklerimize kıyafet uydururken, koreografili danslar uydururken.
Bildiğimiz bir pratik ve bildiğimiz bir his aslında bu.
Neden bunları anlatıyorum? Şu anda saat 00.12. Oturup bunları yazmaya ihtiyacım olduğunu hissettim. Yaklaşık 8 aydır bir yolculuk içindeyim. Yaratıcı olmaya yeniden izin veriyor ve alan yaratmaya çalışıyorum bunun için. Zor bir süreç kesinlikle. 8 ay önce sosyal medyada seramikçi görmeye bile tahammülüm yoktu. Başkalarının yaratıcılığı benimkinin yokluğunu yüzüme vuruyordu adeta. Bir yandan kendimden bir şeyleri ortaya koymaya ne halim vardı ne de cesaretim. Tükenmişliğimden kurtulamıyordum. Ne eski halimle ne güncel halimle bağ kurabiliyordum.
Yaratıcılığım ile aramdaki bağın kopmasına kendim sebep oldum. Dışarıdan insanların “aa ne güzel hobi gibi işin var” dediği iş 6 sene sonra beni aştı, hayatımı istemediğim bir yöne doğru dönüştürdü, kendimi işe mahkummuşum gibi hissettirdi. Bir mekanımın, markamın olması kimliğimle birleşmiş gibiydi. 6 sene sonra bunları geride bıraktım, çıktım. 6 senedir kendimi birine tanıtırken bile markamın ismini söylerken artık kendime yeni bir kimlik bulmam gerekti. Kopan bağlara bir de kimlik karmaşası eklendi diyebilirim :) O yüzden bu kadar derin bir yolculuğa çıktım. Hiç düşünmediğim kadar düşünmeye başladım kendi üzerimde. Bade kimdi, ne severdi, ne yapardı?
Klişe “çocukluğuna inelim” lafı benim dönüşmemi sağladı. Bakın bugün eve arkadaşlarımı çağırdım ve boncuklarla oynadık :) Çünkü çocukken de bunu yapıyordum. Yetişkin olmak bazen çok ağır geliyor. Ama her zaman da yetişkin olmak zorunda değiliz bence. Kendimize oyun alanları yaratabiliriz.
Bugün Sungirl Club’ta yaptırdığım yazı çalışmasını buraya da eklemek isterim. Biraz çocukluğumuzu hatırlayıp şimdiki hayatımızı düşünmek adına.
Çocukken en sevdiğin…
Oyun:
Yemek:
İnsan:
Hediye:
Mekan:
Aktivite:
Kitap/hikaye:
Renk:
Oyuncak:
Yaratıcılık senin için ne demek ve en çok kendini ne (birden fazla aktivite olabilir) yaparken yaratıcı hissediyorsun?
Çocuk halinle bir buluşma yapsan birlikte hangi yaratıcı aktiviteyi yapardınız?
Kendi başınıza ya da arkadaşlarınızla da yapabilirsiniz :)
Çok kişisel bir yazı mı oldu falan diye kaygılanmadan yollayacağım çünkü Bekleme Salonu’nda böyle kaygılara gerek yok. Anlamsız :)
Yaratıcı olmaya izin veriyor muyuz? Hep birlikte?
Hadi!
Bir sonraki randevuda görüşmek üzere.
Sevgiler,
Bade
Kendimi çok sık queen of self sabotage gibi hisseden biri olarak katılmadan edemedim yazılanlara. Yaratıcılığa izin vermek sürekli devam eden bir iç mücadele ama her zaman umut olduğunu hatırlamak güzel. 😌
Millet ne der diye kahrolası bir put var .
- İsmet Özel -